İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Osmanlı’dan Günümüze Ulaşan 15 Bin Parçaya Ev Sahipliği Yapıyor
2011’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Emre AROLAT Architecture (EAA) ekibini görevlendirmesiyle tasarlanan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Osmanlı’nın son dönemlerinden modern döneme kadar Türk sanatının en önemli örneklerini içeren 15 bin parçaya ev sahipliği yapıyor.
Dört bir yanı şeffaf cepheye sahip tasarımıyla ziyaretçilerine 360 derece İstanbul manzarası sunuyor. Farklı birimler arasında geçişi sağlayan köprüler ve rampalardan geçerek sergi mekanlarını gezen ziyaretçiler sıra dışı bir müze deneyimi yaşıyor.
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (İRHM), AKM gibi, iç mekanın yaşantısını tamamen dönüştürürken cepheyi olduğu gibi koruyan bir yaklaşıma sahip. Sedad Hakkı ELDEM tarafından tasarlanan eski antrepo binasını, çağdaş bir sanat müzesine dönüştürüyor. İRHM, ELDEM’in tasarımı olan 5 No’lu antrepo binasının kent hafızasındaki yeri dikkate alınarak tasarlanan yapı, sıra dışı bir müze deneyimi sunuyor. Mimar Emre AROLAT ekibinin yaklaşımını şu sözlerle anlatıyor: ”Bu bölgede bulunan ve geçtiğimiz aylarda tümü yıkılarak ortadan kaldırılan yapıların en önemli karakteristik özelliği olarak ortaya çıkan betonarme ızgaranın tekrar ve düzene dayalı imgesinin, kentsel bellek içinde çok güçlü bir yer tuttuğuna ve kentin bu bölgesi için bir tür işaret değeri taşıdığına inananlardanım…Meclis-i Mebusan Caddesi yönünde antrepo yapısına bitişik olarak duran ve ciddi taşıyıcı zafiyetleri olan dar-uzun planlı ofis yapısı da özellikle özgün cepheleri bağlamında öne çıkan benzer bir bellek duygusuyla yeniden inşa edilecek”
Kent Belleğini Bugünlere Getiriyor
Eski yapının kentli üzerindeki algısını esas alarak tasarlanan İRHM, bu yönüyle kent belleğini bugünlere getiriyor. Eski binanın tasarımcısı Sedad Hakkı ELDEM’e göre antrepolardaki bu betonarme ızgara sistemi, Türk mimarisinin temel yapı unsuru olan “karkas”a referans veriyor. Yapının bir müzeye dönüştürülmesi sürecinde de, müze birimlerini barındıracak ve müzenin taşıyıcısını oluşturacak bu yapısal betonarme grid, eski yapının sahip olduğu betonarme taşıyıcı esas alınarak kurgulandı. İRHM cephesi geometri, renk ve malzemesiyle, eskiyi aynen referans alıyor. Müzenin bu betonarme taşıyıcı gridi arasında sanat objelerini kategorize edilerek saklayabilecek ver sergi salonları olarak kullanılabilecek konteynırlar ekleniyor. Küratöryel bir yaklaşımla tasarlanan ve ızgara sistemin dışına hareketli bir şekilde farklı uzunluklarda çıkan bu konteynır birimler, rampalar ve köprülerden oluşan bir ağ ile yapının içerisinde birbirine bağlandı.
1960’lardan Günümüze…
Yapının ilhamı olan antrepo ilk olarak 1960’lı yıllarda yapıldı. Önce 1970’lerde önemini yitiren ve 1980’lerde tamamen işlevsizleşen depoları dönüştürme konusunda EAA ekibinin ilk fikri, antrepo binasını en azından yalnızca taşıyıcısıyla tamamen korumak ve limanların vazgeçilmez ögelerinden biri haline gelmiş taşıma konteynırları eklemleyerek değiştirmek oldu. Farklı uzunluklarda konsollarla da hareket yakalanmak istenen tasarımda var olan taşıyıcı sistem bu konsol yükleri taşıyamayacağı için yapı yıkılıp tekrar inşa edildi. Antreponun önünde yola bakan, ofisleri barındıran kısım da bu bağlamda tekrar ele alındı.
Çok Sayıda İzleme Noktası Bulunuyor
Eski ofis kısmı, İRHM’de devasa bir galeri boşluğu olarak tasarlandı. Meclis-i Mebusan Caddesi’ne bakan, ELDEM’in tasarımını yansıtan cephe ile müzenin sergi mekanları bir galeri boşluğu ile birbirinden ayrıldı. Bu galeri boşluğu, cepheyi binadan tamamen kopararak aslında bir bakıma Sedad Hakkı ELDEM’in tasarımı eski cepheyi bir yüzey olarak sergiliyor. Bu galeri boşluğunda farklı katlarda ve farklı uzunluklarda gözlem balkonları oluşturuldu. Bu balkonlar, mimarın cepheden farklı uzunluklara fırlayan konteynır birimlerini hatırlatan benzer bir yaklaşıma sahip. Galeri boşluğunun bir kısmını ise yapının merdivenleri ve asansörleri meşgul ediyor. Hem balkonlar hem de galeri boşluğuna bakan sirkülasyon elemanlarıyla yapıda birçok izleme noktası bulunuyor.
Akıcı Müze Ziyareti
Ziyaretçiler müzeye ilk girdiğinde galeri boşluğuyla karşılaşıyor. Buradan da normal bir merdivenden çok daha az rıht yüksekliğine sahip olan İRHM merdivenlerine yöneliyorlar. Merdivenlerin bu özelliği sayesinde çok katlı müzede dolaşım yorucu değil ve akıcı bir şemaya sahip. Yapının farklı katlarının da gözlemlenebileceği merdivenler ziyaretçileri ilk kata ve sergi mekanlarına yönlendiriyor. İRHM’de ızgara içerisinde oldukça karmaşık mekânsal ilişkiler kuruluyor. Oldukça düzenli ve bu nedenle kısıtlayıcı ızgara, içeride müzenin farklı birimleriyle esnetiliyor. Fakat bu karmaşıklık her katta kendini saran dairesel bir sirkülasyon şeması ile kurgulanıyor. Böylece ziyaretçiler bu karmaşayı oldukça basit bir sirkülasyon şeması üzerinde okuyabiliyor. Her katın son sergi salonundan çıkıldığında başlangıç noktasına geri dönülebiliyor.
Etkileyici Deneyimler
Yapının kısıtlayıcı bir ızgara arasında özgür bir yapı kurgulamayı hedefleyen tutumuyla ziyaretçilere etkileyici deneyimler sunuluyor. İki kat yüksekliğinde yukarıdaki sergi salonuna bakan sergi mekanları, koteynırlar arasından kente bakış sağlayan cepheler, köprüler arasında müzeyi dolaşırken gözlemlenebilen farklı kotlar ve konteynırlar, farklı konsol uzunluklarına sahip büyük konteynırlar arasındaki özgür köprü dolaşımı, en üstte devasa bir rampa ile geçilen iki katın tepesinden aşağı süzülen güneş ışığı gibi sıra dışı unsurlar bu deneyimi olağanüstü hale getiriyor. Yapının bütün bu kurgusal etkileyiciliğine düşünerek içeride, özellikler taşıyıcıda ve konteynır yüzeylerinde gözlemlenebilen, zayıf işçiliğe dikkat etmemek gerekiyor.