İDEF’in Ardından…

Bu sayımız hemen İDEF Fuarı’nın arkasından olunca biraz da savunma sanayiyi, orada oluşan izlenimlerimi sizler ile paylaşmak istedim. Şahsımı tanıyanlar bilirler, Türkiye de teknik olarak karşılığı olmayan stratejik alüminyum ile çalışmaya gayret eden, bu işle uzun yıllardır uğraşan bir kişiyim.

Gerçekten alaşım dışında kullandığım “Bizim kullanabildiğimiz alüminyum zaten bir alaşımdır, alüminyumu saf olarak bulmanız hiç olası bir durum değildir” tabiri, “ özel alaşımlar” olarak değerlendirdiğimiz 2xxx, 5xxx, 7xxx gibi çok bilinmeyen seriler benim alanıma girmektedir. Elbette ürün gamı bu olunca da burada hemen en önemli tüketim alanlarından olan savunma sanayi karşımıza çıkmaktadır. Özellikle SAHA İstanbul ile başlayan bu çalışma sürecinde birçok noktada bu alaşımlar ve nihai ürün süreçlerini takip ettik. Savunma, uzay, havacılık, otomotiv, raylı sistemler gibi günümüzün önde gelen sektörlerinin nerede ise olmaz ise olmazı olan bu metalin inanılmaz ürünleri oluşturduğunu öğrendim.

Uluslararası piyasalarda “çift kullanımlı malzeme“ olarak değerlendirilen ve zaman zaman tedarikinde kısıtlamalar olan bu alaşımlar ülkemiz savunma ve havacılık sektörünün en önemli girdisidir ve öyle olmaya devam edecektir. Hep konuşulan katma değer meselesi de aslında tam da bu noktada devreye girmektedir. Ülkemizde alüminyum sektöründe faaliyet gösteren firmaların %95’i bu ürünler ile çalışmamakta hatta bilmemektedir. Kalan %5 bilse de üretim kabiliyeti uygun olmadığından hammadde olarak tedarik edemediğinden çok çalışabilir değildir. Peki nasıl çalışıyor süreç bu durumda? Yurtdışı firmalar kendi standartları ile ürettikleri malzemeleri uygun gördükleri satıcılar üzerinden ve satış şartları ile iç piyasaya sokuyorlar. Elbette istediklerinde akışı kesmek ellerinde olarak. Bu durumda bizim yerli milli projelerimizin önemli bölümü malzeme tarafında ne yerlileşiyor ne de millileşiyor.

Gelelim IDEF 2023 Fuarı’na… Serüvene başladığımda özel alaşımlar kullanıp o tarafa ilgi duyunca ister istemez o malzemenin kullanıldığı alanda ilerledim. Bizde tam olarak böyle oldu, savunma, havacılık, uzay sanayinin tam da içine girdik. İlk olarak önümüze gelen çok önemli bazı silah mühimmat parçalarını üretmeye başladığımızda ülkemizin işin çok daha başında olduğunu gördük. MKEK gibi şirketlerin birçoğunu fiziki olarak görme şansım olmuştu bu nedenle kıyasta yapmam çok kolaydı. Bu sektör de muhakkak olmak lazım, ülkemizin savunma sistemini muhakkak güçlendirmek lazım diyerek başladık bu serüvene. Çıkış noktamız öncelikle ülke savunmamız ve bunun için ihtiyacımız olan silah, mühimmattı. Uzun yıllar, uzun yollar kat ettikten sonra kısmen üretmeye başladık. Savunma sanayi şirketlerimiz yoktu. Sümerbank harici askeri postal yapan fabrikamız yoktu. Kendi ülke savunma ihtiyaçlarımızı karşılamak adına farklı iş kollarındaki firmaları savunma sanayine yönlendirdik. İşler başarıldıkça savunma sanayi diye bir sektör çıktı ortaya. Daha iyi ekipmanlar elde edildi. Uluslararası sertifikasyonlar alındı, insan kaynağı yetişti ve bir süreç başladı.

Her ne kadar bir firma özelinde de olsa aslında savunma sanayi ülke ihtiyaçlarından çok daha fazlasını yapmaya başladı sınırları aştı. Bu kadar stratejik bir sektöre girebilmek orada ürün çıkarabilmek, sonra bunu dünyaya satabilmek ve kendi ihtiyacını gidermek için başlatılan çalışmalar ile 6 milyar dolarlara ulaşan bir savunma sanayi sektör ihracatı. Tebrik etmek lazım, alkışlamak lazım.

IDEF’te bir stant var. TUSAŞ standı üzerinde SİHA’lar helikopterler, uçaklar… Bizim için gerçekten özlemle beklenen süreç. Bir diğer stant Aselsan, dünyaya teknoloji satıyor. TEİ, Roketsan ve onlarca irili ufaklı sektör firması gurur tablosu. Benim için çok önemli ve hayatımda bir merhale diyebileceğim bir olay tam da gelinen noktanın ne olduğunu ve bizi ülke firmaları olarak neyin beklediğini yansıtıyor. Bir yabancı ülke heyeti benimle bakan yardımcısı düzeyinde temas kurdu. “Biz ülkemizde ……. malzemesini üretmek istiyoruz sizin bu konuda çalışan fabrikalarınız vesaire var. Bize de ne olur know-how verin, gelin kendiniz kurun” şeklinde bir talep geldi. Bu konu beni çok etkiledi. Artık benim ülkem tüketmiyor, üretiyor diyebilecek miyiz? Son derece önemli bir gelişme. Bu vesile ile Savunma Sanayi Bakan Yardımcımız Sayın Celal Sami TÜFEKÇİ’ye, MKEK Genel Müdürü Sayın İlhami KELEŞ’e, Savunma Sanayi Başkanımız Sayın Prof. Dr. Haluk GÖRGÜN’e, TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Rafet BOZDOĞAN’a, TUSAŞ Teknik Genel Müdür Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Fahrettin Öztürk’e ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.

Özellikle belirteceğim SAHA EXPO’yu bu sene Atatürk Havalimanı içerisine taşımamız gerekliliğine gönülden destek veriyorum. İnen kalkan uçakların, SİHA’ların canlı canlı seyredildiği, yabancı delegasyonun direk iniş yapabileceği bir lokasyon savunma sanayi fuarı için dünyanın kaç yerinde var?  Bu fırsatı çok iyi kullanmalıyız.

idef 83a

Powered by OrdaSoft!