Alüminyum Sektöründe Ham Madde Sıkıntısı

2020 yılından sonrası alüminyum endüstrisi için bir kargaşa yılı oldu. Yıllık üretim miktarı 65 milyon tona ulaşırken, stoklar pandemi nedeniyle arz-talep boşluğuna yol açtı ve yüzde 4,1 düşüşle 84,5 milyon tona geriledi. 

Çin’deki yüksek büyüme oranının ve dünyadaki diğer büyük pazarlardaki toparlanmanın etkisiyle alüminyum talebinin 2021’de yüzde 7,5 civarında hızlı bir şekilde artacağı tahmin ediliyor. Metale olan talebin, küresel hareketlilikteki gelişmeler ve bastırılmış talebin serbest bırakılmasıyla 90 milyon sınırını geçmesi öngörülüyor.

 

celalettin kirboz 1

Sektör, düşük karbonlu alüminyum/yeşil alüminyum gibi sürdürülebilir alternatifler için çalışmaya ve dünyadaki en sürdürülebilir metal olma konumunu güçlendirmek için yeni teknolojiler ve alaşımlar geliştirmeye başlarken, yenilenebilir enerji kaynakları ile üretilen alüminyumun çok daha fazla önem kazanması bekleniyor. Son kullanıcı cephesinde, çeşitli faaliyetler devam ederken, 2021 yılında alüminyum kullanımının normal seviyelere dönmesi bekleniyor. Ambalaj sektörünün büyümeye devam edeceği ve alüminyum talebini artıracağı tahmin edilirken, otomobil endüstrisinin 2021’in üçüncü çeyreğinde, kavite öncesi seviyelere ulaşması bekleniyor.

celalettin kirboz 1bWood Mackenzie Kıdemli Analisti Ami SHİVKAR, 2019’da alüminyum alanındaki ana trendlere bakarak, 10 yılın en düşük seviyesinde olan küresel birincil alüminyum talebine işaret ederek, “Talep, önemli pazarlarda otomotiv ve inşaat sektörlerindeki zayıflıktan etkilendi” dedi. Pazarda daha fazla hurda bulunabilirliği, birincil alüminyum talebini de sınırladığı bu tespitler arasında yer aldı. ABD-Çin ticaret savaşını çevreleyen belirsizliğin devam etmesi ile talep, Wood Mackenzie’nin geçen yılın sonunda beklediğinden çok daha büyük bir darbe aldı. Ami SHİVKAR, “Hala 2019 için 900.000 tonluk küresel bir metal açığı öngörüyoruz. Ancak Çin ve Çin çıkışlı piyasa eğilimleri artık tersine döndü” tespitinde bulundu. Ami SHİVKAR, “2009’dan beri ilk defa, Çin birincil alüminyum pazarının talep artışındaki keskin yavaşlamaya rağmen 600.000 ton açık vereceğini tahmin ediyoruz” dedi. Fiyatlara bakıldığında, eylül sonu ve ekim başı, artan ABD-Çin ticaret gerilimleri ve küresel büyümedeki yavaşlama nedeniyle alüminyumun 2 yılın en düşük seviyesine ulaştığı görüldü.

FocusEconomics analistleri ekim raporlarında, “Çin’deki talebe ilişkin endişelerin artması, diğer büyük sanayi ülkelerindeki fabrika üretiminin yavaşlaması ve küresel otomotiv sektöründeki düşüş ile birleştiğinde, küresel alüminyum fiyatları üzerinde güçlü bir aşağı yönlü baskı oluşturdu” dedi. “Zayıf arz ve düşen stoklar- LME depolarındaki alüminyum stokları eylülde 10 yılın en düşük seviyesine indi. Fiyatlardaki düşüşü hafiflettiği görüldü.

Yukarıda özellikle yabancı analistlerin yaptıkları değerlendirmeler neden önemli? Ülkemizde uzun dönemdir gündeme getirdiğimiz ve hep gündemde tutmaya çalıştığımız “Ham madde tedarik güvenliği” nedeni ile bu konuyu tekraren irdeleme ihtiyacı hissettik. Ülkemizin ham madde konusundaki risklerinden bu yazımızda bahsetmek istemiyorum. Çok defalar anlattık, gerekli tedbirler aşınmaz ise neler olabileceğini söyledik. Aslında bu defa diğerlerinden farklı gelişti bu olumsuzluk. Geçmişte her defasında Avrupa ve dünya oyuncularının aldığı pozisyonlar nedeniyle ham madde konusunda zorluklar yaşadık, şimdi bu daha farklı. Boksit ocaklarının üretim maliyetleri açısından yeterli düzeye oluşamaması, piyasadaki oyuncuların siyasi nedenler ile ülkemize ve sektörümüze uyguladığı ambargolar geçmişte sektörümüzü olumsuz anlamda etkilemişti. Şimdi ise dünya pazarındaki talebin yön değiştirmesi, ABD’nin Çin’e uyguladığı ambargo, bu uygulamayı Avrupa bölgesine aktarması ve Avrupa’nın şu anda Çin’e aldığı tavır ile bir anda önemli bir pazar yönü değişti. Birtakım firmalar direk ABD’deki bu açılan pazar payına ulaşıp olabildiğince pastadan pay alırken, bir kısmı da ABD pazarındaki bu kapasiteye yönelen Avrupa firmalarının Avrupa pazarında boşluk yaratmasına sebep oldu. İşte bu boşluğu da Türk firmaları hızlı aksiyonlar ile doldurmaya başladı. Bu süreçte döviz kurlarının da yukarı yönlü hareketi söz konusu 2 pazarın da Türk sanayicisine olumlu hedefler olmasını sağladı. Bu gelinen durumun sürdürülebilir olması için ham madde tedarik probleminin bertaraf edilmesi kaçınılmazdır.

celalettin kirboz

Ülkemizde özellikle profil imalatında yapılan yatırımlar ile önemli bir kapasiteye sahip olan sektör, son yıllarda levha tarafında da ciddi kapasitelere ulaştı. Halen devam eden yatırımlar ise hiç de göz ardı edilecek rakamlarda değil. Bu kapasite artışları, aslında ne kadar gerekli ve sürdürülebilir? Tartışmaya açıktır. Uzun soluklu kontratlar olmadan, her şartta satış yapılabilecek ortamlar olmadan güncel veriler ile yapılan yatırımlar ne kadar sıhhatli olacaktır? Bu yatırımlar bir esip bir kesilen rüzgâr mı? Yoksa sürekliliği olacak bir rüzgâr mı? Bunu iyi analiz etmek gerekir. Yaratılan markalar, oluşturulan katma değerli ürünler, teknoloji ve inavasyon ile geliştirilen ürünler olmadan bu süreç çok sürdürülebilir olur mu?

Güncel gelinen noktada faizlerin pazardaki etkisi, bu etki ile dolar ve euro’nun karşısında TL’nin durumu çok iyi analiz edilmeli. Oluşabilecek bir kur manipülasyonu ile bir anda maliyetler alt üst olabilir. Yabancı para ile yapılan uzun soluklu kontratlar bir anda terse dönebilir. Elbette burada olumsuzluk havası estirerek olumsuzluk söylemleri yapmak değil amacımız. Bu süreçte yeni yatırım yapan firmalarımızın beklentilerini doğru analiz etmeleri, tüm firmalarımızın uzun soluklu kontratlarda bunu göze almalarının öneminden bahsediyoruz.

Geçmişte LME depolarından, ortak satın alma platformlarına kadar birçok ham madde yönetim şeklini anlattık. Bu sistemler böyle günlerde çok daha iyi anlaşılıyor. Büyük ve güçlü firmalar uzun kontratlar ile güçlü tedarikçiler ile kontratlar yapabiliyor. Aylık, haftalık ham madde tedarik eden firmalarımız ise bu anlamda ciddi problemler yaşıyorlar. Bu sistemin güçlü ve sürdürülebilir olması için LME aktif deposunun ülkemizde kurulması çok önemli. Bunun dışında 125 milyar dolarlara ulaşan ham madde ve aramalı alışımız bir şekilde organize edilmeli. Özellikle Çin metodunda devletin ana sanayilerde ham madde ihtiyaçlarının devlet eli ile alınmasının sağlanması tedarik riskini ortadan kaldırdığı gibi toplu alım gücünü kullanarak rekabetçi fiyatlar ile alımlar yapılmasını da sağlamaktadır. Bu sistemler çok defalar gündeme getirildiği halde maalesef sahip çıkılmamış, ancak bugün gelinen durumda resmi, tüzel birçok kuruluş ne olacağı konusunda fikir sormakta ve bizlerden çare beklemektedirler. Böyle zamanlarda problem çözmek, geçici önlemler almak değil, gerçek ve köklü çözümler bulabilmektir önemli olan. Bizler GALSİAD olarak sektörün bu çok önemli problemine her zaman çözüm bulmaya gayret ettik. Bundan böyle de edeceğiz. Tüm oda, birlik ve meslek kuruluşlarından bu süreçte bizler ile birlikte hareket etmesini bekliyoruz. Sanayicimiz, bu anlamda kuruluşunun sebebi sektörel sorunları çözmek olan derneğimize elinden geldiğince destek vermelidir. Sektöre yaptığı test, analiz, araştırma, eğitim gibi konularda önemli destekler veren derneğimiz, tüm sektörün bildiği gibi idari konularda, kanun ve kararname çalışmalarında da tüm resmi ve tüzel noktalarda da gerekli çalışmalarına devam etmektedir. Bu vesile ile dergimiz yayınlandığında hizmetinizde olacak “ASTEL” Alüminyum Cephe ve Sistem Test Merkezi’nin açıldığı haberini de sizlere vermek isterim. 

Saygılarımla

Powered by OrdaSoft!