Gelenekselin Dışında: ETFE Mimarisi

Bina yapımında kullanılan ilk malzemeler taş ve kereste idi. Sonra demir ve çelik geldi. Şeffaf binalar için ise cam bugün, kullanılan geleneksel malzemedir. Şimdi, ETFE alıştığımız çözümlerin dışında bir imkanı bize sunabilir. Son zamanlarda özellikle büyük ölçekteki projelerde ETFE popülaritesi artan ve tercih edilen bir malzeme olmaya başladı.

 

ETFE, 1938’de ilk başta DuPont tarafından geliştirildi. O yıllarda çok fazla ilgi gösterilmese de daha sonra 1981 yılında Vector FOİLTEC ve Dr. Stefan LEHNERT, ETFE sistemler için bir çubuk kaynak tekniği icat etti. Bu atılım ETFE bina kaplama sistemlerinin geliştirilmesini mümkün kıldı. Günümüzde ise mimari uygulamalarda sağladığı faydalar bakımından göze çarpan kullanımını görmekteyiz. Dikkat çeken ilk ETFE binası, 2008 Pekin Olimpiyatları’nda kullanılan Ulusal Su Sporları Merkezi (Water Cube), ardından Almanya’daki Allianz Arena Futbol Stadyumu ve Minneapolis’teki Minnesota Vikings Stadyumu’dur.

ETFE (Etilen Tetrafloroetilen) malzemesinin ana bileşeni, hidrojen sülfat ve kloroform ile birleşen flüorittir. ETFE saydam yapı malzemesi olan cam gibi malzemelere kıyasla hafif olması, uygulama kolaylığı, daha fazla ışık geçirgenliği sağlaması, esnek oluşu, yüzeyinin yapışmaz özelliği sayesinde temiz kalması, uygun akustik ortam ve yalıtımı sağlaması gibi avantajlara sahiptir. Kapalı spor salonları, alışveriş merkezleri veya stadyumlar gibi yapılarda yankı ve gürültü seviyesinin azaltılması için özellikle tercih edilen bir malzeme olmaya başladı. İç mekan uygulamalarında kullanılan pek çok malzeme deprem esnasında parçalanarak insan hayatını tehlikeye atarken bu malzemeyle yapılan örtülerde bu risk azalır. Dolayısıyla ETFE, camın avantajlarının çoğunu sağlıyor ve üstelik yeni faydalarını da beraberinde düşündürerek, cam ağırlığında binada büyük oranda hafiflik sağlıyor. İmalat işlemi sırasında istenirse desenler uygulanarak yerel iklimler için ışık da düzenlenebilir. Diğer malzemelere (cam, ahşap, metal kaplama) göre ekonomiktir. Çünkü tonaj, imalat ve montaj süreleri ve maliyetleri düşüktür. Daha az çelik konstrüksiyonla çözüm sağlanır.

Malzeme, karakteristik özelliği sayesinde tanımış olduğu tasarım alternatifleri bilinen pek çok malzeme ile elde edilemeyecek üç boyutlu amorf formlar oluşturmaya imkan sağlıyor. Bu malzemeyle yaratılabilecek formlarla modern bir bina inşa etmenin yanı sıra, eski binaların modernizasyonunda da kullanılarak yapıya bir kimlik verecek cepheler haline dönüştürülebiliyor.

Mimarlar gün geçtikçe daha esnek formlar ve hayal gücünün gerektirdiği farklı tasarımlar ortaya koymaya çalışmaktadır. Teknoloji ve beraberinde tasarım anlayışı geliştikçe ve değişim geçirdikçe farklı mimari eserlerin ortaya konmasında artış olması, mimarların yeni ve farklı bir tarz ortaya koymasında da zorluk artmaktadır. Farklı tasarımlar yaratmanın bir diğer zorluğu da teknik olanakların ve malzeme çeşitliliğinin yetersiz olması, dolayısıyla mimarları sınırlandıran bir meseledir.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, bilgisayar programlarındaki parametrik tasarım çeşitlemeleri, algoritmalar mimarinin farklı tasarımlara imkan veren eğilimini de desteklemektedir. Ağ örgüleri, çekerek veya genişleterek, düzensiz formlar vermek ve bu ağ yapıların tektoniklerini oluşturmakla mimari biçimlerde ve iç hacimlerde sıra dışı organik strüktürler elde etmek mümkün olmaktadır. Bu imkanı tanıyan geniş form yelpazesinde de bunların nasıl örtüleceği, hangi malzemenin uygulanabileceği de sınırlayıcı bir nokta olduğunda, aynı  elbisenin vücudu sardırma teknikleri gibi, mimari biçimlerde de tekstil gibi şekillenen malzemeye ihtiyaç duyulmaktadır. 

Ancak, çok avantajlı bir malzeme olarak görülen ETFE ile ilgili her şey ne yazık ki mucizevi değil. Dezavantajlarına gelecek olunursa, ETFE genellikle şişirilmesi gereken ve sabit hava basıncı gerektiren birkaç kat halinde uygulanır. Mimarın onu nasıl tasarladığına bağlı olarak, basıncı sağlayan makineler arızalanırsa bir binanın görünümü büyük ölçüde değişebilir. Nispeten yeni bir ürün olarak, ETFE daha çok büyük ticari girişimlerde kullanılmaktadır.

İkinci mucizevi yaratmayan durumu ise; “doğal” bir yapı malzemesi olmamasıdır, sonuçta ETFE plastiktir. Günümüzde ekolojinin mimarlıkta da üstünde durulan bir konu olması, karbon ayak izinin azaltılması yönünde daha çok bilincin arttığı ve doğal olana daha hassas bir şekilde yer verilmek istendiği de bir gerçektir. Ancak ETFE yine de, diğer kaplama malzemelerine kıyasla, tasarım oluşturma işleminde daha küçük bir karbon ayak izi bırakır. ETFE sistemler, demonte edilebilir ve geri dönüştürülebilir düşük enerjili malzemeler içerir ve düşük erime sıcaklığı, geri dönüşüm sürecini verimli ve ekonomik hale getirir. Ayrıca yalıtımı ve gün ışığını artırması dolayısıyla yapının enerji verimliliğine de katkıda bulunur.

 

Powered by OrdaSoft!