celalettin kirbozUmut Olmayınca Güven, Güven Olmayınca İş Hareketi Olmuyor

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christina Lagarda, küresel ekonominin beklentilerin üstünde bir hızla yavaşladığına dikkat çekti ve küresel ekonomiyi etkileyen “dört bulutun” olası bir “fırtına” yaratabileceğinin uyarısını yaptı.

 

Bir ordunun savaş öncesi yaptığı askeri eğitim ve tatbikat ile hazırlıklı olması gibi sanayicimiz ve iş adamımız tam da bu konuda son derece hazırlıklı bence. O yüzden çok fazla tedirgin değilim. Zorda kalınca hangi enstrümanları devreye sokacağını, neyi, nerede, nasıl kullanacağını çok iyi biliyor. Piyasayı şahane kokluyor ve olabilecek hareketleri önceden seziyor. Bunların hepsi gerçek. Ancak çözüm değil.

Bizim her şeyimiz var, bir tek umudumuz yok! Maalesef en önemli, en olması lazım gelen şey yok. Aslında son elli yıldır yaşanan tüm olumsuzluklarda vardı “umut”. Neden şimdi bu hale geldi? Umut olmayınca güven, güven olmayınca iş hareketi olmuyor. Nasıl oldu da bu hale geldi bu ekonomi? Aslında ekonomi ikiye ayrıldı. Zaten ayrı idi ama bu kadar net çizgiler ile belirli değildi sistem. Çalışan ve hayatına devam eden, hesaplı yatırmalar ile doğru büyüyen, önündeki yolların her durumuna göre şekil alabilecek şirketlerimiz var ve onlar devam ediyor. Sancı hesapsız, öngörüsüz, plansız büyüyen şirketlerde.

Bir şirketin büyümesi için ne gerekir? Önce talep olmalı normal şartlarda; ama biz talebi beklemeden bize sunulan sermaye ile büyüdük. Bakın zorda olan şirketlere geçmiş olduğumuz 10 yılda kredi kullanan ve inşaat sektöründeki şirketlerdir. Bu sistem kurgulandı, bize sunuldu. Dönelim 2008 sonrasına. Her gün bankacılar aşındırdı kapımızı. Çeşitli projeler sundular: “Hadi yatırım yapın, büyüyün, araç alın, makine alın vb.” Her türlü kredi kullandırma yoluna gittiler. İlk yıl ödemesiz ikinci yıl şu kadarını öde, bazen işin ucunu kaçırdılar, üç yıl ödemesiz vs. gibi. Nereye getirdi bizi bu durum? Sermayeyi bulmuşken büyüyelim, pazara sonra bakarız. Malımız olsun satarız. Fazla üretim yapalım sürümden kazanırız. Bu felsefeler ile yaptık yatırımları. Arada yine söyleyeceğim bu bir projedir, bize sunulan. Zorlandık biz bu yola. Kullandık krediyi, büyüdük hiç olmayacak kadar ve hızlı olarak. Sonra başladı satış zorluğu. Her şey normal iken pazarlamadan üretime gelen telefon mail trafiği, üretimden pazarlamaya gelmeye başladı. Allah rahmet eylesin, bir hocamın tezi idi bu. “Pazarlama üretimi arıyorsa satış vardır, üretim yapılsın diye zorluyordur sistem, üretim pazarlamaya yapıyorsa bu aramayı satın malı diyordur” derdi hocam. Çok doğru bir tespit! İşte bu dönem sonrasında tüm arama trafiği üretimden pazarlamaya döndü. Şatısın yapılabilmesi için ise kısıtlı pazarda vade seçeneği zorlanmaya başladı. Çünkü yapacak çok da fazla bir şey kalmamıştı. Aynı sistemlerde üretilen malzemelerde kalite, standart vb. özellikle zaten sağlandığından. Satışı sağlayacak olan ödeme şekli ve vadeli satışlar cazip hale geldi. Elbette bu sistemin varlığından bir malın üzerine vade farkı adı altında ek yükleyerek nerede ise işi tefeciliğe vardıran kişiler oldu, birde bu fırsattan yararlanarak piyasada ciddi rakamlarda mal toplayarak bunu çok uygun şartlarda paraya çevirip borcunu başka bir zamana bırakıp kaybolanlar oldu. Tüm bunlar organize edilen piyasanın sonuçları maalesef.

Sonuç elbette hüsran! Olacak olan ise uzun dönemde kırılma, dökülmeler ve elenmeler ile asıl olan gerçek işletmeler. Hesabı, kitabı, bilgisi, yatırımı ona göre olanlar kalacak; diğerleri iş hayatına maalesef veda edecek. Aynı müteahhitlerde olduğu gibi 10 daire yapacak kapasitesi olan kişi 100 daireye girdi. Netice elbise büyük geldiğinden biz içerisinde ne kadar düzgün fizikli de olsak kötü duruyoruz.

Powered by OrdaSoft!